Tek tanrılı dinlerin tarihi, özellikle Kerbela olayı ve İmam Hüseyin’in (a.s.) asil figürüyle ilgili olarak kutsal kişiler tarafından sunulan vahiyler ve gelecekteki olaylara dair kehanetlerle doludur. Bu makale, sağlanan üç metni birleştirip yeniden yazarak, bu olayın Yeni Ahit’teki Yuhanna Vahiyleri, Kur’an’daki Fecr ve Saffat sureleri, Peygamber Yeremya’nın kitabı ve gizli Yahudi kitabı Nebu’it Hild’deki işaretlerini inceler. Tüm ayetler ve ana pasajlar tutarlı ve ayrıntılı bir şekilde sunulmuş, Kur’an ayetlerinin metnine sadık kalınarak hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Bu metin, yalnızca bu kehanetlerin tarihi ve dini analizine odaklanır ve herhangi bir şiddet veya nefret biçimini teşvik etmez.
Yeni Ahit’teki Yuhanna Vahiyleri
Yuhanna Vahiyleri, Yeni Ahit’in son bölümü olup gelecekteki olayları açığa vurur. Allah, Peygamber İsa’ya (a.s.) bu olayları bir vizyonda Yuhanna’ya, onun sahabelerinden birine göstermesine izin vermiş ve bir melek anlamlarını açıklamıştır. Yuhanna, gördüklerini ve duyduklarını yazmıştır.
Bölüm 5: Kurban Kuzusu ve Tomar
Bölüm 5’te, Yuhanna 24 manevi lideri gözlemler; bunlardan biri bir tomarın açılması için teslim eder. “Yahuda kabilesinin Aslanı”nın, Davut’un soyundan gelen birinin, tomarı açmasını bekler, ancak bir aslan yerine bir kuzu (kurban sembolü) belirir:
Umutsuzluktan yoğun bir şekilde ağlıyordum, çünkü kimse tomarı açmaya ve okumaya layık değildi (Bölüm 5, Kısım 4).
Ama 24 liderden biri bana dedi ki: Ağlama, bak, Yahuda kabilesinin Aslanı, Davut’un soyundan gelen, zafer kazandı, tomarı ve yedi mührünü açmaya layıktır (Bölüm 5, Kısım 5).
Baktım, ama bir aslan yerine, tahtın önünde, yaşayan varlıklar ve 24 lider arasında duran bir kuzu gördüm ve bedeninde bir zamanlar ölümüne neden olan yaralar vardı. Yedi boynuzu ve yedi gözü vardı, bunlar Allah’ın yedi ruhu olup dünyanın her köşesine gönderilmiştir (Bölüm 5, Kısım 6).
Sonra kuzu yaklaştı ve tahtta oturanın sağ elinden tomarı aldı (Bölüm 5, Kısım 7 ve 8).
Tomarı aldığında, 24 lider onun önünde secde etti. Her biri bir arp ve müminlerin duaları olan tütsüyle dolu altın bir kase tutuyordu. Ona yeni bir ilahi söylediler, dediler ki: Tomarı almaya, mühürlerini açmaya ve okumaya layıksın, çünkü hayatını feda ettin ve her ırktan, dilden, halktan ve milletten insanları Allah için kurtardın, onları Allah’ımız için rahipler ve krallar yaptın ve onlar yeryüzünde hüküm sürecekler. Sonra kuzunun ve manevi varlıkların etrafında toplanmış milyonlarca melek gördüm, yüksek sesle şöyle şarkı söylüyorlardı: İnsanların kurtuluşu için hayatını feda eden Allah’ın Kuzusu, güç, zenginlik, bilgelik, kuvvet, onur, şan ve bereket almaya layıktır.
Sonra gökte, yeryüzünde, yerin altında ve denizde tüm yaratıkların sesini duydum, şarkı söyleyip şöyle dediler: Kuzuya ve tahtta oturanlara sonsuza dek övgü, onur, şan ve güç olsun. Ve dört yaşayan varlık “Amin” dedi, ve 24 lider secde edip ona tapındı (Bölüm 5’in Sonu).
Kutsal metinlerde kuzu, kurban sembolüdür ve Saffat suresinde büyük kurban olarak belirtilen İmam Hüseyin’e (a.s.) işaret eder. Yuhanna, “Yahuda kabilesinin Aslanı”nı (Peygamber İshak’ın soyundan gelen) bekliyordu, ancak kuzunun (Peygamber İsmail’in soyundan gelen) ortaya çıkışı, İmam Hüseyin’in (a.s.) yüksek konumunu gösterir. Yeryüzünde hüküm sürme ifadesi, Şii geleneklerinde İmam Hüseyin’in (a.s.) Kurtarıcı’nın ortaya çıkışından sonra dönüşü ve bin yıllık hükümdarlığı ile uyumludur. Ayrıca, bu bölümde ve sonraki bölümlerde aslan (aslan başlı atlar) referansı, Kerbela olayında Yezid’in Yahudi danışmanının rolüne işaret edebilir.
Bölüm 6: Beyaz At ve Kırmızı At
Bölüm 6’da, Yuhanna kuzunun tomardaki mühürleri açmasından bahseder:
Bakmaya devam ettim, kuzu ilk mührü açtı. Aniden, dört varlıktan biri gök gürültüsü gibi bir sesle dedi ki: Gel. Baktım ve bir beyaz at gördüm. Binici elinde bir yay ve başında bir taç taşıyordu. Atı birçok savaşta zafer kazanmak ve savaşın galibi olmak için ileri sürdü.
Sonra kuzu ikinci mührü açtı. O zaman ikinci yaşayan varlığın şöyle dediğini duydum: Gel. Bu kez kırmızı bir at ortaya çıktı. Biniciye bir kılıç verildi ki yeryüzünden barış ve huzuru alsın ve yerine kaos yaratsın. Sonuç olarak, her yerde savaş ve kan dökülmesi başladı.
Bu bölümler, İmam Hüseyin’in (a.s.) sadık atı Zuljanah’a işaret eder; bu at başlangıçta beyazdı ve Kerbela savaş alanında yaralar nedeniyle kırmızıya döndü. Bazı Hıristiyan okulları bu bölümleri Peygamber İsa’ya (a.s.) atfeder, ancak İsa’nın (a.s.) Kudüs’e girişinde bindiği hayvan bir eşekti ve Peygamber Muhammed’in (s.) bindiği hayvan deve idi, at değildi. Bu fark, bu bölümlerin Kerbela olayı ve Zuljanah ile ilgili olduğunu doğrular.
Bölüm 9: Altıncı Borazan ve Fırat Nehri
Bölüm 9’da, Yuhanna Fırat Nehri’nden bahseder:
Altıncı melek borazanını çaldığında, Allah’ın huzurunda bulunan altın kurban sunağının dört köşesinden gelen bir ses duydum, altıncı meleğe şöyle diyordu: Büyük Fırat Nehri’nde zincirlenmiş dört şeytani meleği serbest bırak. O zaman, bu gün ve saat için hazırlanmış bu dört melek, insanlığın üçte birini öldürmek için serbest bırakıldı. Onların iki yüz milyon atlı savaşçısı olduğunu duydum. Vizyonumda atlarını ve binicilerini gördüm. Biniciler savaş zırhları giyiyorlardı, bazıları ateş kırmızısı, bazıları gök mavisi ve diğerleri sarıydı. Atların başları aslan başlarına benziyordu ve ağızlarından duman, ateş ve kükürt çıkıyordu, bu da insanlığın üçte birini yok etti.
Fırat Nehri, İmam Hüseyin’in (a.s.) şehadet yeridir, Kudüs değil; Hıristiyan inancına göre (Müslümanlar tarafından kabul edilmeyen) İsa’nın (a.s.) çarmıha gerildiği yer Kudüs’tür. Müslümanlar, Judas İskariot’un İsa’nın (a.s.) yerine çarmıha gerildiğine ve İsa’nın (a.s.) hayatta olduğuna inanır. Bu bölüm açıkça Kerbela’ya ve İmam Hüseyin’in (a.s.) şehadetine işaret eder.
Bölüm 11: Büyük Şehirdeki Şehitlerin Cesetleri
Bölüm 11’de, Yuhanna büyük bir şehirde şehitlerin cesetlerinin sergilenmesinden bahseder:
Bu ikisi üç buçuk yıllık tanıklık dönemlerini tamamladıklarında, dipsiz kuyudan çıkan tuhaf canavar onlara karşı savaş ilan edecek ve onları öldürecek. Cesetleri üç buçuk gün boyunca büyük şehrin sokaklarında sergilenecek. Bu şehir, adaletsizlik ve yozlaşma açısından Sodom ve Mısır’a benzer ve Rablerinin de çarmıha gerildiği yerdir. Bu süre boyunca kimse onları gömmeye izinli olmayacak ve farklı halklardan insanlar onları izleyecek.
Bu bölüm, Kerbela şehitlerinin kutsal cesetlerinin Şam’da sergilenmesine işaret eder, tek bir kişi (İsa gibi) değil. Yezid döneminde Şam’ın Sodom ve Mısır’a, adaletsizlik ve yozlaşma nedeniyle benzetilmesi, Fecr suresindeki Ad halkı ve İrem şehri ayetleriyle örtüşür.
Bölüm 12: Güneşle Kaplanmış Kadın
Bölüm 12’de, Yuhanna güneşle kaplanmış bir kadın ve başında on iki yıldızdan bir taçtan bahseder. Bu kadın, Fatıma Zahra’ya (s.) işaret eder ve detaylı analizi ayrı bir yazıda sunulacaktır.
Kurtarılmış Büyük Grup
Yuhanna ayrıca büyük bir insan grubundan bahseder:
Bundan sonra, tüm milletlerden, kabilelerden, ırklardan ve dillerden oluşan büyük bir grup gördüm, tahtın ve kuzunun önünde duruyorlardı. Sayıları o kadar çoktu ki sayılamazdı. Beyaz cübbeler giyiyorlardı ve ellerinde palmiye dalları tutuyorlardı. Hepsi şöyle diyordu: Kurtuluşumuz tahtta oturan Allah’ımızdan ve kuzudan gelir. O anda tüm melekler tahtın, liderlerin ve dört yaşayan varlığın etrafında toplandı, sonra tahtın önünde secde ettiler, Allah’a tapındılar ve dediler ki: Amin! Övgü, şan, bilgelik, şükran, onur, güç ve kuvvet Allah’ımıza sonsuza dek olsun, amin.
Sonra 24 liderden biri bana döndü ve sordu: Beyaz cübbeler giyen bu insanlar kimlerdir ve nereden geldiler? Dedim ki: Efendim, sen bilirsin! Bana dedi ki: Bunlar büyük sıkıntıdan çıkanlardır. Cübbelerini kuzunun kanıyla yıkadılar ve beyazlattılar. Bu yüzden şimdi Allah’ın tahtının huzurundalar ve onun mabedinde gece gündüz ona hizmet ediyorlar. Tahtta oturan onları kendi huzurunda koruyacak. Artık asla açlık çekmeyecekler, susuzluk çekmeyecekler, öğlenin yakıcı sıcağından etkilenmeyecekler, çünkü tahtın önündeki kuzu onları besleyecek, çobanları olacak ve onları yaşam suyunun kaynağına götürecek, ve Allah gözlerinden her gözyaşını silecek.
Bu bölümler, Şii inancında özel bir yere sahip olan İmam Hüseyin’in (a.s.) yeryüzündeki insanlar için şefaatine işaret eder.
Fecr Suresi’ne On Gece Üzerine Referanslar ve Yuhanna Vahiyleriyle Bağlantısı
Fecr suresinde, Allah on geceye yemin eder:
Bismillahir Rahmanir Rahim
Wal-Fajr (1) Walayalin ‘ashr (2) Wash-shaf‘i wal-watr (3) Wallayli idha yasr (4)
(Kaynak çeviri: https://surahquran.com/surah-al-fajr-turkish.html)
Şafak adına, on gece adına, çift ve tek adına, ve gece aktığında adına yemin ederim.
Bu on gece, İmam Hüseyin’in (a.s.) Kerbela’ya gittiği ve Aşura gününde saf kanının toprağa döküldüğü Muharrem ayının ilk on gecesine işaret eder. Felsefi bir açıdan, Allah’ın en saf yaratığı olan İmam Hüseyin’in (a.s.) kurban edildiği gecelerden daha kutsal hangi geceler olabilir? Bu geceler, ilahi tarihte bir dönüm noktası olan Kerbela olayıyla derinden bağlantılıdır. İmam Hüseyin’in (a.s.) kervanı Medine’den Mekke’ye, sonra Kerbela’ya hareket etti, bu on gecede zirveye ulaştı ve onun ile sadık yoldaşlarının şehadeti Muharrem’in onuncu günü, Aşura’da gerçekleşti. Bu geceler, iyinin kötüye karşı mücadelesinin ve din ile ilahi değerleri koruma uğruna fedakarlığın sembolüdür.
Fecr suresinin devamında, Allah zalim halkların cezalandırılmasından bahseder:
Alam tara kayfa fa‘ala rabbuk bi-‘adin (6) Iram dhatil-‘imad (7) Allati lam yukhlaq mithluha fil-bilad (8) Wa thamuda alladhina jabu as-sakhra bil-wad (9) Wa fir‘awna dhil-awtad (10)
(Kaynak çeviri: https://surahquran.com/surah-al-fajr-turkish.html)
Rabbinin Ad kavmine ne yaptığını görmedin mi? Ve sütunlu İrem şehrine, ülkelerde benzeri yaratılmamış olan, ve vadide kayaları yontan Semud’a, ve kazıklı Firavun’a.
Bu ayetler, Ad, Semud ve Firavun gibi zalim halkların cezalandırılmasına işaret eder. Bu ayetler ile Yuhanna Vahiylerinin 11. bölümü arasında çarpıcı bir benzerlik vardır; burada Yezid döneminde Şam, adaletsizlik ve yozlaşma nedeniyle Sodom ve Mısır’a benzetilir. Yuhanna Vahiylerinde, Kerbela şehitlerinin cesetleri büyük şehirde (Şam) üç buçuk gün boyunca sergilendi ve gömülmeleri yasaklandı. Bu zulüm, Fecr suresindeki Ad halkı ve İrem şehrinin cezalandırılmasıyla örtüşür, çünkü her ikisi de Allah tarafından yozlaşma ve zulüm nedeniyle cezalandırılan şehirlere işaret eder. Bu tesadüfi olmayan uyum, bu iki göksel metin arasında derin bir bağlantı olduğunu gösterir ve Kerbela olayının zulme karşı mücadele örneği olarak önemini vurgular.
Fecr suresinin üçüncü ayeti (“şaf‘ ve vatr”) Kerbela’dan sonra Yezid’in üç yıl üç aylık saltanat dönemine karşılık gelir. Yezid’in, sevgili cariyesi Hababa’nın ölümünden sonra hastalanarak öldüğü söylenir, bu da bu ayetteki “şaf‘” (çift) ifadesiyle ilişkilendirilebilir. Ayetin numarası (üç) de bu dönemle uyumludur. Ayrıca, Kerbela’daki diğer suçlular, Shimr, Ubeydullah ibn Ziyad ve Khuri gibi, olaydan yaklaşık beş veya altı yıl sonra Mukhtar Thaqafi tarafından cezalandırıldı, bu da altıncı ayet ve Ad halkının cezalandırılmasıyla uyumludur. Bu sayısal ve kavramsal uyumlar, Fecr suresindeki ayetlerin Kerbela olayıyla bağlantısını güçlendirir ve bu ayetlerin özellikle bu büyük ilahi olaya işaret ettiğini gösterir.
Peygamber Yeremya’nın Kitabı
Peygamber Yeremya (a.s.), Babil kralı Nebukadnezar döneminde Yahudilerin peygamberiydi, Peygamber Süleyman’ın (a.s.) geriye kalan ülkesinin yıkılışına ve Yahudilerin Babil’e sürgün edilmesine tanık oldu. Allah, ahiret hayatını kanıtlamak için eşeğini yüz yıl boyunca öldürdü ve sonra diriltti. Yeremya’nın kitabında (sayfa 50, bölüm 47, kısım 10), bin yıldan fazla bir süre sonra bir olay öngörülür:
Bugün Allah’ın intikam günüdür (son Kurtarıcı’nın ortaya çıkış günü). Allah, düşmanlarından intikam almaya karar verdi. Ve Allah’ın kılıcı intikamı başlatacak; ve Allah’ın kılıcı onların kanıyla doyacak, çünkü Allah bir kurban sundu; Fırat Nehri’nin kuzey kıyısında.
Bu bölüm, İmam Hüseyin’in (a.s.) Fırat Nehri boyunca şehadet yerine açıkça işaret eder. Allah, İmam Hüseyin’in (a.s.) kanını Mukhtar Thaqafi aracılığıyla bir kez intikam aldı ve nihai intikam, Kurtarıcı’nın ortaya çıkış çağında tamamlanacak. Fırat Nehri’nin açıkça belirtilmesiyle bu kehanet, Kerbela olayıyla doğrudan bir bağlantıya sahiptir ve İmam Hüseyin’in (a.s.) ilahi kurban olarak konumunu vurgular.
Gizli Yahudi Kitabı Nebu’it Hild
Peygamber Muhammed’den (s.) yetmiş yıl önce, Lahman Hafuta adında bilge bir Yahudi çocuk doğdu, doğar doğmaz secde etti ve konuştu. Sözleri belirsizdi ve Yahudi bilginleri şaşırttı. Babası, sözlerinin insanlar üzerindeki etkisinden korkarak susmasını emretti. On iki yıl sonra, çocuk tekrar konuştu ve son zamanların peygamberi ve onun soyu hakkında haberler verdi. Sözleri o kadar esrarengizdi ki Yahudi bilginleri bile şaşırttı. Bu sözler daha sonra toplandı, ancak yüzyıllarca gizli kaldı. 1726’da, İslam’a geçen bir Yahudi bilgin, İstanbul’da “Sürgün ve Mitzvah” adlı bir kitap yayımladı ve bu kehanetleri içeriyordu. Bu kitap, Peygamber Muhammed’i (s.), putların yıkılmasını ve Mi’raj’ını (göğe yükselişini) anar. Ayrıca, Peygamber İbrahim’in eşi Hacer’den gelen “köle oğlu”ndan bahseder, ki onun soyu dünyayı dönüştürecekti.
Bu kitabın en şaşırtıcı kısımları Kerbela olayına ilişkindir:
• Ayet 16:
Altı ateşli kişi zorluklara düşecek, zorluk üstüne zorluk, ve bağlı olanlar ıstıraba düşecek.
Bu ayet, muhtemelen İmam Hüseyin’in (a.s.) oğulları ve yoldaşlarına, örneğin Ali Ekber, Muhammed, Osman, Aun, Ali Asgar, Abdullah ya da kutsal Abbas, Kasım ve Muslim’in iki oğluna işaret eder; bunlar Kerbela’da büyük zorluklar ve felaketlerle karşılaştı.
• Ayet 17:
Zorluklara ve eziyetlere düşecekler, kesilecek ve ezilecekler.
Bu ayet, Yezid’in ordusunun atları tarafından İmam Hüseyin’in (a.s.) kutsal bedeninin parçalanmasına işaret eder, bu da düşmanların aşırı zulmünü ve insanlık dışılığını simgeler.
• Ayet 18:
Baş, arkadan hançerle kesilecek – iki el kesilecek – bu Fırat Nehri boyunca olacak – gökyüzünde ve yeryüzünde değişiklikler görünecek.
Bu ayet, İmam Hüseyin’in (a.s.) kutsal başının Shimr ibn Ziljawshan tarafından arkadan kesilmesine işaret eder. Bazı tarihçiler, Shimr’in, Peygamber Muhammed’in (s.) İmam’ın boynuna öpücükler kondurması nedeniyle başını arkadan kestiğini bildirir. Başka bir rivayet, Shimr ve diğerlerinin İmam’ın gözlerinin bakışından korktukları için ya da İsmail’in kurban edilmesiyle ilgili benzer bir nedenle başını önden kesemediğini ve arkadan yaptığını söyler. Bu kehanetteki “kafa” (nuque) kelimesi bu tarihi rivayetlerle uyumludur. “İki el kesilecek” ifadesi, Abul Fazl Abbas’ın (a.s.) çadırlara su taşırken ellerinin kesilmesine işaret eder. “Fırat Nehri” Kerbela’nın yeridir ve “gökyüzünde ve yeryüzünde değişiklikler” ifadesi, Aşura’dan sonra iki güneşin görünmesi, kırmızı rüzgar ve karanlık gibi rivayetlere işaret eder. Ayrıca, Şeytan’ın Aşura öğleden sonra ıstırap içinde bağırdığı, bunun olmaması gerektiğini söylediği, çünkü İmam Hüseyin’in (a.s.) şehadetinin kıyamet gününe kadar hakikati yalandan ayırdığı rivayet edilir.
• Ayet 19:
Soyun bulunduğu renkli çadırlar yakılacak, özenle yetiştirilmiş ünlü akrabalar açığa çıkacak ve susuzluktan öldürüldükleri yayılacak.
Bu bölüm, Ömer Sa’d’ın ordusu tarafından Peygamber’in ailesinin çadırlarının yakılmasına ve İmam Hüseyin’in (a.s.) yoldaşları ve ailesinin susuzluktan şehadetine işaret eder. Bu olay, Peygamber ailesine yapılan zulmün zirvesini ve düşmanların vahşiliğini yansıtır.
Kitap, incelenebilecek diğer ilgili ayetlerle devam eder.
Saffat Suresi’nde Büyük Kurban’a Referans
Saffat suresi (Kur’an’ın 37. suresi), Peygamber İbrahim’in (a.s.) oğlu Peygamber İsmail’i (a.s.) kurban etme hikayesini anlatır. Bu hikaye surenin 99 ila 113. ayetlerinde açıklanır:
Wa qala inni dhahibun ila rabbi sayahdini (99) Rabbi hab li minas-salihin (100) Fabashsharnahu bighulamin halimin (101) Falamma balagha ma‘ahu as-sa‘ya qala ya bunayya inni ara fil-manami anni adhbahuk fanzur madha tara qala ya abati if‘al ma tu’maru satajiduni insha’a Allahu minas-sabirin (102) Falamma aslama wa tallahu lil-jabini (103) Wa nadaynahu an ya Ibrahim (104) Qad saddaqtar-ru’ya inna kadhalika najzil-muhsinin (105) Inna hadha lahu al-balaul-mobin (106) Wa fadaynahu bidhibhin ‘azimin (107)
(Kaynak çeviri: https://surahquran.com/surah-as-saffat-turkish.html)
Ve [İbrahim] dedi ki: Rabbime gidiyorum, O bana yol gösterecek. (99) Rabbim! Bana salihlerden bir oğul ihsan et. (100) Böylece ona sabırlı bir oğul müjdeledik. (101) Onunla birlikte koşma çağına geldiğinde dedi ki: Oğlum! Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm, ne dersin? Dedi ki: Babacığım! Emrolunduğunu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın. (102) İkisi de teslim olduğunda ve onu alnı üzerine yatırdığında, (103) Ona seslendik: Ey İbrahim! (104) Rüyanı gerçekleştirdin, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız. (105) Bu, şüphesiz apaçık bir imtihandı. (106) Ve onu büyük bir kurbanla fidye verdik. (107)
Bu ayetler, Peygamber İbrahim’in (a.s.) ilahi emirle Peygamber İsmail’i (a.s.) kurban etmeye hazır oluş hikayesine işaret eder. Sonunda, Allah İsmail’i (a.s.) “büyük bir kurban” ile fidye verdi. Pek çok Şii müfessir, bu “büyük kurban”ın, Peygamber İsmail’in (a.s.) soyundan gelen İmam Hüseyin’e (a.s.) işaret ettiğine inanır. İmam Hüseyin’in (a.s.) Kerbela’daki şehadeti, ilahi büyük kurban olarak bu hikayeyi tamamlar. Bu büyük kurban, yalnızca İmam Hüseyin’in (a.s.) Allah için fedakarlığına işaret etmez, aynı zamanda onun hakikat ve yalanın ölçütü ve şefaatiyle insanlığın kurtarıcısı olarak konumunu gösterir. Yuhanna Vahiylerindeki kuzu da bu büyük kurbana, Peygamber İsmail’in (a.s.) değil, İshak’ın (a.s.) soyundan gelen birine işaret eder. Saffat suresi ile Yuhanna Vahiyleri arasındaki bu bağlantı, İmam Hüseyin’in (a.s.) kutsal metinlerde ilahi kurban olarak yüksek konumunu doğrular.
İsmail’in kurban hikayesi, Kerbela olayına da benzer, çünkü her iki durumda da ilahi emre mutlak teslimiyet ve fedakarlık isteği görülür. Peygamber İsmail (a.s.) Allah’ın emrine tam bir memnuniyetle teslim olduğu gibi, İmam Hüseyin (a.s.) de kaderini tamamen bilerek Kerbela’ya gitti, dini korumak ve zulme karşı mücadele etmek için hayatını ve ailesini feda etti.
Sonuç
Fecr ve Saffat surelerindeki ayetler ile Yuhanna Vahiyleri, Peygamber Yeremya’nın kitabı ve gizli Yahudi kitabı Nebu’it Hild’deki kehanetlerin tümü, Kerbela olayına ve İmam Hüseyin’in (a.s.) yüksek konumuna işaret eder. Fecr suresindeki on gecenin Muharrem ile, Şam’ın Kur’an ve Yuhanna Vahiylerinde Sodom, Mısır ve İrem’e benzetilmesi, Fırat Nehri’nin çeşitli metinlerde anılması ve Saffat suresi ile Yuhanna Vahiylerinde büyük kurbanın tarif edilmesi, bu göksel metinlerin bu anıtsal olayla derin bir bağlantısını gösterir. Bu tarihi ve dini analiz, Kerbela’nın ilahi tarihte bir dönüm noktası olarak önemini vurgular ve İmam Hüseyin’in (a.s.) büyük kurban ve hakikat ile yalanın ölçütü olarak konumunu aydınlatır.
Bir yanıt yazın